ROX - Opia

Opia

sylvia'nın fanusu kadar saydam olmayı istedim.
Kırılıp keskin olmayı istedim.
Keskin olup kesmeyi istedim.
Daha fazlasını yapabilmeyi istedim
ama istediysem de istediğimi sanıyor gibiydim.
İstediğimi söyledim ama sayıklamaktan başka bir şey yapmadım.
Pörsümüş bir görüntüydüm.
gayya'nın kıskançlığı bırakmadı peşimi.
ne görkemli kelimeler ne de düşlerin aylak sersemliği.
sen gibi yoktuysa da ben gibisi var olmadı.
olamadı.
deliyim dediysem de aklımdan kurtulamadım.
iki paralel çizgiyse de birinin yansıması diğerine düşüyor.
merhaba sabah.
güneşi benden uzak tutarsan sana şeker vereceğim.
bilmiyorum.
yorucu.
yorulmayı sevmiyorum.
geçici boyalar da ilgimi çekiyor değil.
Çekip atacağım şimdi.
görkemin şafağı sende başlamadı mı zaten?
bilmiyormuş gibi konuşmak tam da sana göre.
lütfen beni sınırlardan tut ve ger.
lütfen beni sınırlardan tutup gererek fırlat.
kalbimi parçala.
duyguların kenar çizgilerini silikleştir.
lütfen olduğum kişinin olmuş olduğumu görmezden gelmesine izin verme.
kurtar beni,
mahvolmama izin ver.
bilmiyorum.
yılan ısırıkları var tenimde,
yine de ölemiyorum
düşünmeden duramıyorum.
bakmadan ve kirpiklerimi uzatmak istemeden.
kirpiklerim ardından bakmadan.
sadece bir yılan ısırığı daha ver bana,
diyecek.
bu son olacak.
inanma ona.
inanma, inanma.
yarım gerçeklik
gerçekliğin yüzü bir mayın tarlası
günaydın sabah.
günaydın kuş sesleri
ve diğer tüm şeyler.
günaydın, perde aralığı.
insanlardansa sabahı selamlayacağım ben.
sabahı
ve perdemdeki aralığı

ROX