Nurcan NURAL - Bakıyorlardı...

Bakıyorlardı...

Arka sıraların birinde oturuyordu. Birçok kişi yüzünü dönüp ona bakmıştı, alkışlamışlardı öykü yazma yeteneğini. Oysa hepsi gerçekti ,diyemedi gülümsedi. Eve dönüş zili çalmıştı, yol boyunca aklında dönüp durdu öykü, şey pardon hayatı ...

"Bir yaz mevsimi ,okul arası. Babasının iş yerindeydi ona yardımcı olabilmek için. Öyle sıcak, öyle bunaltıcı bir gün. İş yerinin yoğunluğu da cabası... Ufaktı belki bazı işler için ama olsundu , büyümek zamanın geçmesi demek değildir ki hem, büyümek yaş almak hiç değildir hele ,yaşamaktır aslanım, acıya rağmen güle güle yaşamak. Hepsinin farkında olacaktı bir gün. Ancak o gün bugündü ve bunu bilmeden geçti tezgahın ardına, işe koyuldu. Pencerenin ardına şöyle bir göz gezdirdi, nasıl da karınca gibiydi insanlar, durmak bilmeden hareket halindeydi herkes. İşine odaklanmaya çalıştı. Muhteşem bir gürültüyle yankılandı her yer birden. Öylece kalakaldı. Herkes dışarı koşturuyordu , aklına tek gelen şey, hayır olamaz, olmamalıydı... Koşarak peşlerinden gitti, kalabalığı aştı ve ordaydı ,yerde hareketsiz yatan babasıydı...Hemen diz çöktü, fakat ne yapabilirdi ki ufacık bedeniyle, ufacık elleriyle ,ürkek kalbi ve donmuş aklıyla ne yapabilirdi. İnsanlar ,insanlar az önceki karınca gibi olan insanlar bir karıncadan daha acımasızdı hepsi. Bu aptal kalabalığın içindeki herkes sadece boş bakışları ile çaresiz haldeki ona ve yerde yatan babasına bakıyorlardı. Öylece boş ,öyle manasız, öyle acımasız, öylece...Bakıyorlardı... "

Her şey bir film şeridi gibi geçti aklının ucundan tekrar tekrar, eve varmıştı. Öyle yorgundu ki uzanıp gözlerini kapattı direkt. Rüyasında bir kız çocuğu vardı. Yerde uzanmış babasının başında çaresiz beklerken onun yanına yaklaştı ve elini uzattı ona. Üstelik diğerleri gibi bakmıyordu. Bu çok garipti ve ne yapacağını bilemedi. İtti ,itebildiği kadar uzağa itti elini ve asla yanına yaklaşmasına izin vermedi. Çünkü bunca boş gözlerle bakan kalabalığın içinde bir çift anlamlı göze nasıl güven duyulabilirdi ki... Uzaklaştırdı onu kendinden sonsuza kadar. Uykusundan uyandığında sanki hiç dinlenmemiş gibiydi , rüyasında ne olmuştu öyle, tüm bunlar ne anlama geliyordu?.. Bunun cevabını ancak bir şekilde alabilirdi, uzandı gözlerini kapattı. Yeniden onu görmeye çalıştı, anlamaya ,hissetmeye çalıştı. Bunu her gün ,her gece yaptı belki. Ama onu bir daha asla göremedi ve her geçen gün daha yorgun uyandı, onu bir daha hiç göremedi çünkü onu hiç kimseyi uzaklaştırmadığı kadar uzağa itmişti.

Belki de  onca boş kalabalığın arasında ona gerçek gelen tek bakış oydu ,inanmalı mıydı, yoksa tüm bu düşünceleri aklından atmalı mı...

Bir daha hayatı asla eskisi gibi olmadı, her geçen gün bir diğerinden daha düşünceli, bir diğerinden daha şüpheliydi. Kendinden bile şüphe eder hâle gelmişti. Çünkü öyle kolay değildi birine inanmak , öyle kolay değildi birinin ellerini itmek , öyle kolay değildi ardında şüphelerle , cevapsız sorularla yaşamak.

Fakat en iyi bildiği şeyi yapacaktı, kararlıydı. Uzaklaşacak , kızı hatırlamayacak, tıpkı o çocukken ki hali gibi sürekli gülümseyerek bakacaktı insanlara ve yaşayacaktı, fakat yaşayarak değil bu kez, zaman geçsin diye yaşayacaktı...

Her gün birbirinin aynısı.

Bir gün öyle yorgun argın geldi ki eve , uzanır uzanmaz uykuya daldı. Rüyasına geldi küçük kız.

Bir şeyler farklıydı sanki  kızda ; yara bere içindeydi elleri ,hasta bir yüreği vardı, yaşamıştı ve zaman geçsin diye değil, bu dudaklarından belliydi, acıya gülerek yaşamıştı,öyle yorgun öyle yorgundu ki ,bir savaşın ortasında  gibi,kaybetme lüksünün olmadığı bir savaş...

Ürkekçe kızın gözlerine baktı fakat evet ,evet işte aynıydı.Aynı bakıyordu gözleri, değişmeyen tek şeydi belki gözleri, ona bakıyorlardı biraz masum ,biraz güçlü,biraz çocuk ,biraz yaşlı.

Kan ter içinde uyandı uykusundan, gülümsüyordu , günler sonra ilk kez gülümseyerek uyanmıştı.Fazla güçlü  diye düşündü ,ondan öğrenecek çok şey olmalıydı, gülümsedi.Fakat ilk hatırladığı şeyde gülümsemesi burkuldu.Kız ordaydı , hâlâ ordaydı fakat ellerini uzatmıyordu bu kez.Yaşamak incitmişti onu  ve sırf bu yüzden ellerini uzatmıyordu kimseye.Hayatının en zor sınavını veriyordu hasta yüreğiyle, hayatındaki kimsenin vermediği belki hiç vermeyeceği hiç bilmeyeceği bir savaş.Herkesin istese durabileceği ama onun kaybetme lüksünün olmadığı bir savaş.Bu savaşın ortasında bırakmıştı herkes elini ve  bir daha yalnızlığından başka hiçkimseye güvenip uzatmamıştı,uzatmayacaktı.Gözlerini açtı,durdu , düşündü, hayatın gerçeğinin farkına vardı, bazı insanların hayatının bazı dönemlerinde acıyı bile başkaları gibi yaşama lüksü yoktu.Acı bir gerçek vardı, kızın hayata olan duruşu onun arkasında duramayışından büyüktü.İçinin burkulduğunu hissetti...Fakat her şeyden önemli bir şey vardı.Ordaydı,o bir çift göz acımasız olan her şeye rağmen ona bakıyorlardı...

Peki ama neden ,bunca zor savaşın içinde ve onu itmişken neden hâlâ...

Bir yolu olmalıydı,bu girdaptan kurtulmanın bir yolu olmalıydı.Görmek yetmezdi ,eksik bir şeyler vardı.İnanmak...Fakat ,fakat insan gerçeği gözleri ile görmezdi ki , yüreğinin hissetmesi lazımdı ,oysa onun yüreği o ürkek günde yere diz çöktüğü sokakta kalmıştı...Anlıyordu,yavaş yavaş anlıyordu...Elini uzatamadığı o elleri iten kendisiydi, yara bere içindelerdi kızın elleri belki ama gözleri,o koyu karanlık, ıslak bakışlı, anlamlı gözleri hâlâ ordaydı,  onca boş bakışın içinde gözlerini üzerine dikmiş, tıpkı bir çocuğa bakar gibi ona BAKIYORLARDI.

Nurcan NURAL

Yorumlar

Popüler Yayınlar